Ana SayfaResim |
 
 

online

msn: kuzgunn@hotmail.com

ıcq: 266-029-420-kuzgun

E-mail: bilal_ozbay@tnn.net

     

 

  
Deneme Kapak

                             Çarpık Duygu

‘’Gecenin yüreğinden, karanlığı çizen bir ışık düştü; Bu kor kimine göre bir yıldız, kimine göre ise bir gök taşıydı…Görmek ya da bakmak…’’

 

Aşk sormuyordu kuluna severken ve ayrılırken, sormuyordu. Bir susuş geliyordu dilin tadına bir direniş yitik duygulara. Bir savaş başlar yürekler diyarında kana susamış, kılıçlardan çok dillerin çarpıştığı bir savaş, yensek de yenilsek de sonuçta kaybedilen bir savaş. Ölmek de öldürmek de erdemsiz, yakışıksız aşkın kendisine.

 

-         Hayır, artık bitti dedin, bir daha görüşmeyelim…

 

Görüşmemek, görüşmeyi ertelemekten çok bitirmek görüşmeyi, görmekten korkmak, görülmekten utanmak; sevilmekten ve sevişmekten sıkılmak. Yakmak o bütün yaşananları ve yok saymak yaşanmamış gibi. Kandırmak kendini, unut demek unutmasak da her şeyi.

 

- Peki neden? dedim, neden dediğimi bilmeden. Sanki sebebini öğrendiğimde bana geri dönecekmişsin gibi… Belki dönerdin, hani dönmeni ümit ederdim. Ama yine de öğrenmek egomu tatmin edebilirdi sanırım.’’Hayır’’ deyişindeki ses tonunu inceledim septikçe. Gayet rahattın ve tedirgin de değildin hiç, umarsızdın. Bu ‘’hayır’’ın üzerine ‘’neden’’ den başka bir şey diyememek ne kadar acı ve yazık…

 

Sen gittin sonra, ben kaldım oracıkta, hayır’la beraber kalakaldım öylece, senin gerilerinde, boş ver diyemedim, küfredemedim ve acıyamadım…

Neden, neden, neden ve nedenlerle doldu kafam, bütün duyularım nedenlere odaklandı.

Sonra ona soramadığım soruyu kendime sordum; aynada kendime bakmaya çalıştım, belirsizdi önce her şey, aynadaki tanıdık değil, bir yabancıydı, solgundu yüzü ve ağlamaklıydı, kızgın ve öfkeliydi de. Neden diyordu durmadan, neden?

Neden ben,

Neden şimdi,

Neden birden bire,

Neden tek taraflı,

Neden sebepsiz?

 

Ve neden benden önce ‘’sen’’? Aldatma veya aldatmamak, sevmek veya sevmemek, aşk veya nefret, vs. bütün bu kavramlara soru işareti (?) koyarak baktım aynaya?

Sonra dedim;

O da her kadın gibi sonuçta bir kadındı, aynı gillerdendi, yani yapması gerekeni yaptı. Belki zamansız ve yersizdi fakat ikimiz için bu zamandı şimdiydi. Ama o değiştikçe ben geride kalmamalıydım, ben de değişmeliydim ve benimde hayır’larım, nedenlerim olmalıydı, bütün ünlemleri kullanmalıydım, bir fırsat daha demeliydim, olmadı küfretmeli, aşağılamalı ya da vurmalıydım, bir şeyler yapmalıydım, o ne kadar da rahattı oysa benim tersime, cesaretliydi, ilk tetiğe o bastı, o ateşledi, bense yandım… Parantez içinde (acaba ateşleyen, ateşlenenin bir nedeni miydi? Yani ikimiz de yanma sonucunun bir nedeni değil miydik ya da bir parçası mıydık? Veya yanan biz değil miydik ya da yanan yaşananlar mıydı? Eğer öyleyse ne kadar da yazık değil mi?)

Kalk artık, dedim kendime, kalk da kendine gel, bir demlik çay demle mutfakta, sigaram bitmiş bir paket sigara almalı şimdi ve şişelerin dibini görmeli sabaha, güneşe bakmamalı şafakta…

 

Kendimi terasa attım, buz gibi geceye, titredim ve kendime sarıldım, gece ayaza çekmiş senin gibi soğuk, martılar yalnızlık şarkıları mırıldanıyor sahilde ve her nakarat beni anlatıyor sessizlikte, insanlar inlerine çekilmiş ölüm sessizliğinde. Gökyüzü bütün güzelliği ve gizemliğiyle anlamsız bana bakıyor, sanki kutup yıldızı bir an kayboldu ve yönümü şaşırır korkusuyla duraksadım, arkamıza baktım yani güneye; paylaştıklarımıza yani, aynı rüyayı tekrar görmek gibi veya uyanmak istemiyormuşum gibi anılardan, hayır rüyaya bıraktığımız yerden başlamak gibi değil!

 

Takvim yapraklarını birer birer çevirdim umarsızca, her yaprakta sen saklıydın, resimlerin ellerimde kalışı ne acı değil mi? Hepsi de o güzel ve aşk dolu günlerimizin öyle vakitlerini andırıyordu, sanki akşam olmayacakmış gibi canlı ve sıcak… Duvarda bir sürü tablo vardı, mutluluk tabloları birkaç tanesini senin hediye ettiğin, gülüşlerin, gözlerin ve ellerinin olduğu tablolar. Hayaller(imiz)in veya geleceğimiz… Şimdiki zaman-yarın veya sende dün, sonra ellerin elimdeyken bana ait olmadığın, sevişirken gözlerinde ben olmadığım tablolar… Ve dışında gezerken yüreğine tutunamadığım fotoğraflar… 20 mayıs günü Adalar, arkasından Bakırköy ve sahilde dil balığı lezzeti, kırmızı şarapta dudaklarının ilk ateşi ve dahası seninle olduğum her an şu an sadece bir anı olarak kaldı birkaç resimde, yazık…

 

Sen paylaşamadığımız şeylere üzülürdün hep, şimdiki zamanda yaşayamadın hiç, her zaman gelecek zamandan konuşurdun, işte bu yüzden belki geçmişle dünün arasına sıkışıp kaldık biz, belki…

Sonra demiştim sana:

- Beni seveceksen şimdiki halimle sev diye, sen ne dedin?

- Benimle evlenecek misin?

 

Da ha çıkmaya başlayalı iki hafta olmuşken bu ne acele, ah kadınlar hep aynısınız, her şeyin hemen oluvermesini istersiniz hem de sizin istediğiniz gibi. Sen de işte benleyken hep yarınlarda kaldın, hayallerde yani, bense büyük bir sabırla şimdiki zamanda seni bekleyip durdum.

 

Parantez içinde (ilişkide başarısızlıklar, hatalar veya hayal kırıklıkları hep olur ama hep konuşulmamalı) sonra içimden bir ses dedi ki;

 

- Peki sen! Sen gidemez miydin yarına? Gidebilirdin dedi sanki öteki ben. Ama gitmedin ya da gitmek istemedin, hep onun sana gelmesini bekledin belki, onun istek ve arzularını ne kadar önemsedin? Kaç defa gözlerinin içine bakarak ‘’seni seviyorum’’ dedin? Ya da o tüm insanlara haykırarak işte benim sevgilim dedin? Belki hiç… Bir kadın sevildiğini hissetmekten başka ne isteyebilir ki? Sen hissettirebildin mi? Belki sen hep bu yüzden dünde kalacaktın onun için ya da yarınlar için güven veremedin ona…

 

- Bu içimdeki öteki ben’in önüne geçemiyordum bir türlü. Veya hep ardında kalıyordum, ben onu duymak istemedikçe o bütün sesiyle içimde haykırıyordu sanki. İçimdeki bu ses olmak istediğim fakat olamadığım kişiydi belki kim bilir… Ya da onun gerçek aşkı, asıl sevdiği bu ruhun sesiydi, bu ses doğru söylüyor olabilirdi de, yalan değildir zaten ama eksik bir yerler olmalı herhalde, çünkü kendimle çatışıyorum, kavga ediyorum. Bilemiyorum kararsızım işte, her şeyi göze alıp olgunlaşmamış bir ilişkinin arifesinde ona evlilik teklifi edemezdim sanırım.

Bilal Özbay

Bu site tamamen özgündür. İzinsiz veya isim belirtilmeden herhangi bir alıntı yapılamaz. Eserlerin bir kısmı Deyiş Dergisi tarafından yayınlanmıştır.

  
Bilal ÖZBAY