Ana SayfaResim
 
 
online

msn: kuzgunn@hotmail.com

ıcq: 266-029-420-kuzgun

E-mail: bilal_ozbay@tnn.net

     

 

  
Deneme Kapak

Çalışmak çalmaktır

Bütün insanlar çalışır, neden dersiniz acaba? Çükü çalışmadan yaşayamaz insan. Kimler için çalışır peki? Kendisi için mi? Çocukları için mi? Hayır, belki daha fazlası için. Belki tanrı öyle istediği için.

Çalmadan çalışmak olmaz. Önce çalar insan. Bu çalışmanın diyalektik yapısında vardır. Çalmak fiilinin analizini yaparsak, kökünde “çal” emri vardır. Ve işe çalarak başladı insan. Almak ve kendine maletmek için. Önce insan doğadan çaldı; toprağı,suyu, havayı, petrolü, doğalgazı, madenleri ve daha çalamadıkları şeyleri. Sonra da doğa, insanın kendinden çaldıklarını onlardan çalar; denizde toprağını, çölde suyunu, öldüğünde havasını çalar; güçlü olan zayıftan, zengin olan fakirden, kötü olan iyiden, güzel olan çirkinden çalar. En çok da insan, insandan çalar. Hayatını kazanmak için başkalarının hayatını çal, mutlu olmak için mutlulukları çal, haz almak için başkalarının zevklerini çal. Doymak için ekmek çal. Çal, çal, çal.

Sonra hırsızlık yasak, günah oldu. İnsanların nesli “çoğal”dıkça, çoğal ve daha fazla çalmak gerekti, fakat insan bencildi sonuçta, daha iyi yaşamak için daha fazla çalması gerekti. Bu toplumsal yaşamın yok oluşu demekti. Yasalar yaptı insanlar, ve buna yurttaşlarından uymalarını istediler. Kimin ne zaman ne kadar çalacağı ve kimlerden ve nereden çalacağını belirledi devletler, hatta devlet bile yurttaşları için çalabilirdi. Bütün devletin geleceği ve yine yurttaşlarının bekası için onlardan bile çalabilirdi. Bu kötü bir şey değildi nasıl olsa. Bunun adana “vergi” denilebilirdi mesela. Ve ülkenin sınırları içinde yaşayanlar bu vergileri bir şekilde ödemeyi kabul edebilirdi. Devlet bu vergi karşılığında onlara daha iyi bir yaşam sağlar; hizmet olarak yol, su elektrik, mutlu bir yaşam, düşmanlardan korunma sağlayabilirdi. Bütün bunları beklenti haline sokabilir ve daha çok vergi toplayabilirdi. Herkes birbirinden çalarsa bu anarşiye neden olur ve kimsenin huzuru kalmaz, toplumda kaos oluşurdu. Bu nedenle devlet, bütün yurttaşları adına çalmayı kendine bir ödev bilebilirdi.

Hırsızlık yasak dedi yasa koyucu. Çalmak yasak. Çalanlar en ağır bir şekilde cezalandırılır. Çalma. Çalmaman için sizlere iki harf bahşedeceğim ‘’ış”. Ve “çal” oldu zamanla “çalış” çünkü yasa koyucu artık çalış diye emrediyordu. Çalışan insanlar devlet adına çalan insanlar oldu. Devlet onlara diplama veya hak belgeleriyle çalma izni veriyordu ve çaldıklarından da kendisine daha çok çalma imkanları “iş” doğurmak için yeni zeminler hazırlıyordu.

Emek, çalmak için sarf edilen güç ve zaman. Daha çok çalmak için daha çok emek. Gücü olan daha çok çalar ve daha az vakit harcar, yaşamak için daha çok zamanı olur.

Devletler sırf bu yüzden, daha çok çalmak ve hırsızların egolarını doymazlıklarını tatmin etmek için birbirileriyle savaştılar. Savaşlarda milyonlarca insanın hayatını çalarak, onların çalamadıklarını da çaldılar. Çalmak için ölüm ne kadar mübahsa, çalışmak için de o kadar mübahtır aslında.

Çalış emri daha sonra dilin kendi diyalektiği içinde kendiyle de çatışarak çal-ış-ma (ma) emrini de ekler. Bu iki anlamca açıklanabilir. Birisi, gerçek anlamda kullanılan çalışmadır. İkincisi ve aslı olansa, yani çalışma’yı doğuran (ma) olumsuzluk ekidir. Bu sakın çal-ış-ma emri olarak bizim karşımıza çıkar. Çünkü çok çalan insanlar, zaten çok çalışmışlardır. Artık çalmasına ihtiyacı kalmadığı için, çalış-ma ama senin için çalacak insanları çal-ış- tır. Buradaki (tır) eki çalış fiililini başkasının üstüne eylemsel olarak aktarır ki, kendisinin artık emek sarf ederek çalmasına gerek kalmamıştır. O artık devlet nezdinde onurlandırılmış kapitalist ve emperyalist bir iş adamıdır. İş nedir ki zaten? Çalmanın toplum nezdinde yasallaştırılması.

En sonunda bu çalış-ma ma tembelliği insanların gözüne daha çok batmaması için, daha doğrusu bir isyan çıkıp çaldıkları malların emekçiler tarafından yağmalanmaması için çalmayı, fiil, kavram haline getirip insanların üstüne sevap ya da iyi olarak yüklediler. Ve çal-ma böylece çal-ış-ma-k oldu.

Nasıl da çalmak, zaman içinde çalışmaya dönüştü ve çalışmak erdem sayıldı inanamıyorum. Bunu önceleri pek de benimsemeyen insanlara karşı az beyin tıkama seansları düzenlenmedi! İnsanların beyinleri doğalarının aksine yeniden düzenlendi. Şimdi, varlığının ve varoluşunun farkında bile olmayan, eylemlerinin nedenlerini ve sonuçlarını bilmeyen, bedenini ve ruhunu şeytanın tırnakları arasında bırakan bir insan türü ortaya çıkıverdi. Bu düzeni bozmaya çalışan herkes lanetlendi. Bu yeltenenlere deli denildi ve bunların tedavisi ve kendi hizmetlerine tekrar sokabilmek amacıyla tımarhaneler kuruldu.

Siz gerçekten konuşuyor musunuz diye düşünüyorum bazen. Ne konuşursunuz, nelerden konuşursunuz çok merak ediyorum. Konuştuğunuz kelime ve kavramlarını biliyor musunuz? Mesela çalışmak nedir sizce?

Artık bir cevabınız var. Bu satırları okuduğunuzda artık bilmiş olacaksınız ve bu bilginizle benden çalmış olabileceğinizi de düşüneceksiniz.

Merak etmeyin hanımlar, beyler. Ben çalmanıza izin vermeyeceğim size. Ne öğrendiyseniz benden, hepsini bağışlıyorum size. 

Bilal ÖZBAY         

Bu site tamamen özgündür. İzinsiz veya isim belirtilmeden herhangi bir alıntı yapılamaz. Eserlerin bir kısmı Deyiş Dergisi tarafından yayınlanmıştır.

  
Bilal ÖZBAY