Günah Çıkarma
Ayinleri On Bir
Aşkınla hicretine düştüm
A sevgili
Sana kavuşmak adına düştüm bu günaha
Muhacirim işte bilmediğim yollarda
Bendeki o aşkın olmasa
Dayanamazdım o yabancı bakışlarına
Aşkınla hicretine düştüm
A sevgili
Çektiğim çileler olursa günahlarıma
Af ola
Sen çekemediklerimi de say
A sevgili
Bir tek dileğim var senden yana
Şefkatinden beni mahrum bırakma
A sevgili
A sevgili, gidiyorum işte bilmediğim o sensiz
memleketlere. Acılarımla ve ızdıraplarımla düşüyorum senin için
sensiz yollara. Bu aşkımın bir hicreti, bir miladı olacak
katında. Tanrı için Mekke’den Habeşistan’a, Medine’ye göçen
muhacirler gibi göç ediyorum buralardan. Ayaklarımda çölün
kızgın kumları olmasa da, aşkının bıraktığı merhem onulmaz
yaralarıyla geçiyorum mavi bakışlarından. Biliyorum ve
inanıyorum ki, her ne kadar uzak olsan da bana, aslında şah
damarımdan da yakınsın bana. Seni görmek, seni duymak ve sana
dokunmak haddim olmasa da inanıyorum ki, benim seni hissettiğim
gibi sen de hissediyorsun beni. Ben görmesem de sen görüyorsun,
ben bilmesem de sen biliyorsun. Bu bilgeliğin ve aşkımın
kudretiyle sana geliyorum a sevgili.
Nereye gitsem, ne kadar gitsem dön dolaş yine
sen, her şey, her eşya senin bir gölgen. Evren senin içine
sıkışıp kalan başka bir evren. Senin öten sonsuzluk, senin öten
Tanrı, senin ötende cennet. Ne kadar kaçarsam kaçayım, aslında
kaçışı olmayan bir yalnızlık işte sensizlik. Bir tek kaçışı var
bu dipsiz kuyunun, suyun içinde boğulan intihar. Bu dipsiz kuyu
aşkınsa içindeki su gözlerin, içindeki su hayat kaynağım benim.
Ben ki, bütün taptığım o putlardan sonra buldum
seni, atalarımdan bana kalan inanışlarım vardı sen bana
gelinceye kadar. Bir günahın içinde binlerce günaha gebe bir
rahimdim aslında. Helvalardan yaptığım ve karşısına geçip
taptığım sonra da acıktığım sevgililerim oldu. Ya şimdi, şimdi
sen varsın; bütün ihtişamın, bütün güzelliğin ve bütün
şefkatinle. Daha önce yaşadığım bütün günahlarımı affederek ve
sana inandığım o günü milat kabul ederek. Senden önceden
yaşadıklarımı yok sayıyorum a sevgili, senden öne yaşadığımı hiç
sanmıyorum.
Seni tanır tanımaz aşkının sarhoşluğuna kapıldım
a sevgili, daha önce içtiğim hiçbir şarabın sarhoşluğuna
benzemeyen bir sarhoşluk bu, daha yasaklarını bile bilmeden ben
o bilmediğim yasalarına da iman ettim senin ki sen öyle güzelsin
ki gözümde bilmeden işlediğim günahlarımdan dolayı yargılamazsın
beni. Çünkü bu senin varlığınla, aşkının varlığıyla tezat olur
aslında. O zaman inancım zayıflar ve kafir olurdum katında. Ki
tanrı en büyük bağışlayandır, mağfiret edendir, sen onun
cennetinden çıkan, onun ruhunu taşıyan, onun güzelliğinden
esinlenen bir bakire Meryemsin. Sana inandığım ve iman ettiğim
sürece beni bağışlayacağını ve günahlarımı affedip cennetine
alacağını ümit ediyorum a sevgili.
Şu yasakladığın elmadan yemeden, ne zaman seni
görmek istesem bir iz verirdin katından bir mucize. Dünyanın en
mutlu insanı ve aşığı olurdum o zaman, denizin kollarına
bırakırdım kendimi, bir ceylanın gözlerine. Ki evren bir
ceylanın gözleri içinde gizli bence. Ben ki o gözlerin içinde
yine o gözlere, o bakışlara inanmış olan bir aşığım işte.
Şimdi nerelerdesin, kimlerlesin a sevgili? Bir
iz, bir mucize bekliyorum varlığından a sevgili. Hani olmasa da
mucizelerin ki yine de varsın benim için. Ancak günahkar
kulların inanmazlar varlığına ki onlar mucizeleri delil sayacak
kadar aptallar ve bilgisizler. Varlığını bütün insanlara
anlatmak istiyorum a sevgili, bütün insanlar bilsinler seni ve
bana olan sevgini. Aksi halde benim söylencelerim bir delilik
abidesi oluyor gözlerinde.
Seni seviyorum a sevgili.
Bir daha aşk ile söylüyorum bu ilahi ayeti.
Seni seviyorum.
Bilal Özbay
12.07.05 |