Ana Sayfa Günah Çıkarma Ayinleri
 
 
online
E-mail: bilal_ozbay@tnn.net

     

 

  

Günah Çıkarma Ayinleri 4

 

Aşk bir yangın yeri cehennemin dibinde, sevgili ise cennetin içinde gül güzeli, aşık bütün gücüyle ateşten kurtulmak ve cennete kavuşmak ister. Sevgili yeteri kadar henüz yanmadın, acı çekmedin, sabretmedin ve acıların içinde acıyı öldürmedin diyerek aşığa yüz çevirir ve onu cehennemin derinliklerine yuvarlar.

 

Bir kez bu cehennem ateşine düşmüştüm, ancak bir türlü çıkamamıştım içinden. Sevgili için cehennem ateşinde bile yanmak erdemdi benim için. İnanmıştım bütün bu günahlarımın cezasını çektiğimde cenneti kazanacağımı. Ancak benim inandığım kadar gerçek değildi yaşam. Sonra inandığım ne varsa benim ellerimde kaldı, bu dinin büyüsü bir anda bozuldu ve ben yandıkça yandım, bu yanışlar, inançlarım tamamen bitinceye kadar hiç bitmedi. Ondan sonra hep kaçındım aşka inanmaktan ve onun için daha çok yanmaktan.

 

Uzun zaman sonra sen çıktın karşıma… Dinini anlattın bana, aşkı anlattın. İmanın şartlarını anlattın, yasaklarını ve sevaplarını anlattın, hayır ve şerri de anlattın, bütün o sensiz geçen geçmişimi yok sayıp geleceğe inanmamı istedin. Daha sorularının cevapları olmayan her şeye inan dedin. Bana inan sevdiğim dedin. Gözlerime bak ve inan dedin, derinlerde senin için hissettiğim aşka inan dedin. İnanmamı istedin benden senin de inandığın o tüm mefhum şeylere. Bir tek soru bile sormadan amenna dedim ve inandım. Dinini dinim bildim ve tanrını tanrım.

 

Elimden tuttun ve beni bir ateş çemberinin içine çektim. Uzun zamandır ilk defa korkmuyordum yanmaktan ve seninle bir hayat boyu yanabilirdim veya senin için sonsuza kadar yanabilirdim, öylesine bir inanç işte bu bendeki. 

 

Hayatım boyunca hep inandım, inançsızken bile inandım. Hiç şüphe etmedim inandıklarımdan, aksine bildiklerimden şüphe ettim, onların doğrularından. İnanmasaydım yaşayamazdım, direnemezdim bütün bu acılara.

 

Eğer dedin, inanırsan razı olacağım bana sunduğun aşkından. Ve cennetimdeki bütün gül bahçeleri, en güzel köşküm ve bütün o değerli incilerimi bağışlayacağım sana. Aksine aldatırsan cehennemin en azgın ateşlerinde yanacaksın dedin sonsuza kadar. İnandım ve iman ettim aşkına ey sevgili. İnandım ve iman ettim.

Söz ver dedin Allah’ın adı üstüne ve söz verdim. Her şeyimle senin olacaktım ve sana ait olacaktım.

 

Bu öylesine bir din ve öylesine bir inançtı ki, evrensel kümenin altındaki en ulu hakikatti. Sonrası Tanrı, sonrası sonsuzluk. Aşkının gücü, tadı, kokusu, tılsımı ve sayamadığım daha her şeyi ılık ılık içime boşaldı dudaklarından ve sonrasında yüreğinden. Sanki kan kaybetmiştim de ben, kanınla besliyordun beni ve ölümden kurtarıyordun, yaşam veriyordun. Ben seninle yaşamak için can atıyordum.

 

Artık sensiz bir hayat ancak ölümüm olur benim ey sevgili. Yaşamım boyunca son inanç istiyorum bu aşkın, sana ait olarak ölmek ve ölürken bile gülümsemek istiyorum. O zaman ölüm bir korku değil bir huzur olacak benim için. Ölmeyeceğim, ölümsüzleşeceğim adeta. Ve Tanrıdan dileğim o yüce cennetinde de senin cennetinden bir gül bahçesi sunsun bana. Senin bu aşkın olmasaydı asla ona tutunamazdım, onun dininden haber olamaz ve inanamazdım.

 

Tanrı için, onun adına savaşarak şehit olan aşıklar biliyorum ki onlar yüce insanlardır tanrının katında ve asla ölmeyeceklerdir. Bedenleri de aşkları gibi gül kokacaktır toprakta. Sadece inandıkları için, aşklarını kalplerinde hissederek ve gülümseyerek aşkları için canlarını verdiler. Ve şahit oldu tüm insanlar, ölümleriyle ve ölüme meydan okumalarıyla aşkın ne yüce bir duygu ve hakikat olduğuna şahit oldular. Hiçbir inançsız bir insan olsun ki kendilerinin dışında bir varlık için canını vermiş olsunlar. Kendi doğruları ve şerefleri için bile canlarını veremezler.

 

Peki, sen ey sevgili, sen canını verebilir misin bu inanç uğruna? Hala inanıyorsan verebileceğine inanıyorum. İnandıktan sonra kâfir olan, o zavallı insanlardan olmayacağım asla, sırf sen inancını yitirdin diye. Her ne kadar bu ateş çemberinin içine sen çeksen de beni ve şimdi tek başıma bırakıp yalanlasan da bütün o yemin ettiğimiz aşkı, ben yanabildiğim kadar yanacağım. Ta ki, bir gün bu ateşin acısını hissetmeyinceye kadar yanacağım. Ta ki, ölümü gül gibi koklayıp aşkın için şehit oluncaya kadar ve ölümümle aşkının büyüklüğüne şahitlik yapıncaya kadar.

 

Her gün benden daha da uzaklaşıyorsun. Öyle kaçıyorsun ki, benim yaşlı bedenim senin ardından koşamıyor bile, yoruluyorum, ansızın düşüyorum olduğum yere. Kalkamıyorum düştüğüm yerden, ne ileriye gidebiliyorum peşinden ne geriye dönebiliyorum senden. İki ucu keskin bir bıçak bu. Ancak unutma ki ey sevgili, ne kadar kaçarsan kaç, sonuçta geldiğin nokta kaçtığın nokta olacaktır. İnsan her şeyden kaçabilir, yüzünü ve bütün uzuvlarını değiştirip saklanabilir ama bir tek kendisinden saklanamaz.

 

Giderken bütün yalnızlıkları bana bırakıp gittin. Ve aşkın o dayanılmaz ağır yükünü de. Ben gücüm yettiği kadar bu yükü omuzlamaya çalışacağım sana söz verdiğim gibi. Sakın gözün arkada kalmasın.

 

Gün olur anlarsın, bir gün neleri anlayamadığını, o zaman bir daha anlarsın ki, bazı şeyler değişmiş, onların yerini başka şeyler almıştır. Ve bir daha anlarsın ki, dünyaları da versen geri dönüşü olmuyor pişmanlıkların. İşte o zaman sadece kendi etini, kendi ruhunu kemirirsin.

 

Hoşça kal sevdiğim kadın, hoşça kal. Sevgimin ulaşabildiği yakınlıkta kal. Melek aşkım benim.

 

06.06.05

Pazartesi

Bu site tamamen özgündür. İzinsiz veya isim belirtilmeden herhangi bir alıntı yapılamaz. Eserlerin bir kısmı Deyiş Dergisi tarafından yayınlanmıştır.

  
Bilal ÖZBAY

 

Ah sevdiğim,

Bir ölümdür mis kokun, kara bir topraktır tenin ve mezardan daha da derin

senin o mavi gözlerin.

Beyaz bir kefendir rengin ve günahımdır şehvetin, aşkın sevabımdır, ayrılığın gurbet, al tut ellerimi bitsin bu hasret.

Bakire Meryem adına, bir fakirin duası tadında ve bereketli yağmurların ıslak saçları altında,

Al koynuna beni, azat et.