|
|
Boyut |
Hayat bütün yanılgıları,çelişkileri ve çatışmalarıyla devam
etmekte,gece gündüze, kötü iyiye, çirkin güzele, doğru yanlışa
ve yokluk varlığa devşiriyor veya bunun tam tersi hayat boyu
sonsuza kadar devam edecek.doğru da yanlış kadar göreceli, yirmi
sekiz yaşıma kadar bir çok doğru bildiğim ve uğruna savaştığım
değerler bir bir değişti ve yarın da değişmeye devam
edecek.doğrular içinde
bulunduğumuz yaşa veya toplum değerlerine göre değişip
duracak.değişim hiç durmayacak belki ve
biz değiştikçe kendimizi bulacağız.Evrende her şey sürekli
değişir,değişmeyen tek şey değişkenliğin kendisidir diyor
Herakleitos.ve ben de değişiyorum,her yaşam her tecrübe veya her
yanlış beni bilgeliğe taşıyan bir merdiven.doğruyu buldukça
tükeniyor yanlış yaptıkça diriliyorum.hayatımdan çıkan bir çok
kadın hataydı ama iyi bir tecrübe oldu,içine girdiğim gruplar ve
savunduğum bir çok
ideoloji hataydı ama beni yaratmakta,var etmekte büyük
etkendi.yaşamalıydım veya değişmeliydim,
değişmeliydim çünkü kendimi bulmalıydım.değerler kendini
tükettiğinde yenilerini arayacağız.gelenekler
kurallar değişimin önündeki giyotin veya karanlık bir
hücre,toplum değişimi kabullenemez ve insanın özgürlüğünü
küçümser,eylemleriyle onu bayağılaştırır.yok olmanın eşiğine
geldiğimizde artık çok geç olacaktır,
Ben kendimi toplumdan soyutlayalı yıllar oldu,üniversitedeki o
idealist insan iş yaşamında kaybolup gitti.
etrafım kırmızı tuğlalarla örülmüş sanal bir hapishane,çıkmak
neredeyse olanaksız,bir ahtapot kollarıyla sarmış her yanımı,
kurtulmaksa yürek ister.anarşist olmamak elde değil ve şüphe bir
bıçak gibi keser değerlerimi;ve salıvermek ansızın kendini
rüzgara,bir nehire atlamak,bir sağa bir sola
çarparak,paralayarak kendini ulaşmak denize,peki deniz
nerde,hangi kollardan ayrılmalı
nereye sapmalı veya nerede kalmalı,hangi kadında durup,işte eşim
diyebilmeli,aşkı nerede aramalı,nirvanaya nasıl ulaşmalı?
sonra ateşe atmalı bütün anıları,sırtımda kambur olacak her şeyi
yani.sormalı korkmadan ve ileriye bakmalı,eleştirmeli geçmişi
yani toplumu gelenekleri ve ya kuralları,özgür olmanın yollarını
aramalı;bunun için deli olunmalı,delilik akıllı olmamak değil
akıllı
olduklarını sananlarda soru işaretleri,şüphe oluşturmaktır.
Ben delirttim kendimi,deli oldum,bunda kimsenin bir suçu
yok,yokluğu ben seçtim,askerlik yapmak istemedim,evlenmek
istemedim,
çocuk istemedim,sadece başkaları istedi,ben yapmadım.ben
deliliği seçtim,yani aykırılığı,yani siz olmamayı, yani kendimi
seçtim ben.
yeniden yaratmak istedim kendimi,özümü aramak için dağlara
vurdum kendimi premetus gibi,ölümsüzleşmek istedim
kendimde.tükenmek istemedim.
uzaktan seyrettim hayatı,kadınları uzaktan sevdim,uzaktan
seviştim kadınlarla gözlerine bakmadım hiç.İnsan ne kadar uzak
kalırsa bir şeye
o kadar yakından biliyor onu,yakından hiç bir şeyi
bilemezsiniz.arkadaşlarıma uzaktan baktım,aileme ve ölüme
uzaktan baktım.baktıkça tanıdım
ve erdim bilgiye.bilmemek bilmenin ön koşuluydu oysa ben önce
bilmemeyi seçtim.cehalet en büyük sorumsuzluk.ben cehaleti
sorgulayarak
sorumlu olmayı seçtim,ve ben kendimi seçtim seni sevdiğimde...
uzaktı her şey karanlıkta bana.yıldızlar yakındı oysa,sen o
kadar uzak olduğun gibi.gece tiz sesiyle kesiyordu sessizliği.
karanlık ışığa küfrediyordu,yalnızken insan kalabalıklar ne
kadar da korkak oluyor,yalnızdım ve cesurdum ben geceleri.
kendimi çırılçıplak soyup soğuk ve boş istanbul caddelerine
attım,kimsecikler yoktu,bütün u şehri kirletip inlerine
çekilmişti insanlar.
her kesin uyuduğu vakit ben canlıydım,dimdik ayaktaydım ve
çırılçıplaktım.fahişelerin bakışlarına,çöpçülerin
utangaçlıklarına bakmadan
dolaştım sevdiğim istanbulu.tadını çıkartmalıydı üstüne geceyi
çekmiş bu mavi gözlü kızın.Az sonra güneş acımasız bir tacizle
soyacak
geceyi ve yırtacak karanlığı bir çarşaf gibi.Doğudan doğacak
güneş batıdan batacaktı alıştığımız gibi,ben batıdan doğdurmak
doğudan
batırmak isterdim,zamanı durdurmak yada.hayır hayatı durdurmak
belki...güneşin batıdan doğması kıyamet alametlerinden di oysa.
ben kıyameti seçtim.yani ölümü.hayır belki de ölümsüzlüğü. ab ı
hayatı buldum ben yoklukta varlıkta seni bulamadım.ve sur a
üfledim,
koptu kıyamet ve ben kıyama durdum geceleri,ışık sen oldun
karanlıkta,bir sen ve ben kaldım karanlıkta
öylece.yalnızlık,hayır
yapayalnızlık bu...kabus mu yoksa gerçek mi bilemedim.dimdik
doğruldum ve içimden bir duman ışıklar saçarak dışarı çıktı
veya çıkmadı da sanki ben kustum onu,tükürdüm sanki.bütün
diriliğiyle dğruldu karşımda ben se bütün diriliğimi kaybedip
çöktüm
karşısında.rüzgar olmadığı halde dalgalanarak,salınarak
konuşmaya başladı,bir sigaranın dumanı kadar gerçekdi ve o kadar
dumandı.
elimden tutu elleri hayır benim ellerim,gözlerime baktı sanki
ben kendime bakmıştım ve ben senim dedi.şüphelendim,sen ben ben
sen
eğer peki ben kimim dedim.veya ben sen değilsem sen
kimsin.sustu,hayır sustum...sessizlik konuşmaya başladı.iki
elimi birden tuttu ve sadece
gözlerime bak dedi.benim kadar olan gözler büyüdü ve büyüdü,
büyük bir ayna gibi açıldı.aynadan bir sürü kalabalıklar geçmeye
başladı hepsi
ben dim sanki veya hepsi bana benziyorlardı,hiç birini
tanıyamadım,sadece benim bir parçamı taşıyan hayaletler
gibiydiler fakat ben değildim.
sonra bir hayal belirdi karşımda,bütün o kalabalıklardan
farklıydı,elimi uzattım ona oda elini uzattı sanki bendim.veya
benim büyük bir parçamdı hayır yarımdı benim
Sarı saçlarını arkaya savurdu,mavi gözleri kirpiklerinin
arasından bir güneşin şafakta doğduğu gibi baktı.hem uzaktan hem
yakından bakıyor
gibiydi.hem sıcak hem ılık gibi;sıcaklık uzaklığından değil ve
yakınlığından değildi ılıklığı,dengeyi kendi içinde
barındırdığındandı belki.
şafakta durmasındandı yada...her kadın mehtapta bu kadar güzel
olabilir ancak.
sonra adımı dudaklarından okudu,elleri boynuma değdi,uzun
tırnakları bir nejter gibi göğsümü yardı.göğüs kafesim
pandoranın kutusu gibi açıldı;
kalbimi ellerinin arasına aldı korktum veya irkildim,garip oldum
yani.elleri kan içindeydi,gözleri,kirpikleri,tırnakları
acıtıyordu içimi,
ve herşey güzelken, birden bire,ansızın,bulduğumu sandığım
anda,gerisin geriye döndü ve hızla kaçmaya
başladı.şaşırmıştım,hala şaşkındım,ve şaşkınlığmdan ne yaptığımı
bilmeden
ben de koşmaya başladım,koştum koştum ve yoruldum,dizlerim bu
bedeni taşıyacak gücü bulamadı.yere yığılı kaldım
sadece,dizlerimin üzerinden
toprağa düştüm,gözlerime karanlık bastı,güneş doğudan batıyordu
sanki,toprağın bu kadar güzel koktuğunu bilmiyordum.şimdi,artık
biliyordum,
canım toprağa karışmak istedi.B u beden kalpsiz ayakta durabilir
miydi acaba,beynim bu ağır yükü kaldırabilir miydi?yoruldu işte
şididen,bitti ve tükendi.
ama ben koşmalıydım işte yüreğimin peşinden.Ama nasıl?belki
bırakmalı bu bedeni buralarda ve çıkmalı içinden yeni bir çocuk
gibi,özgürlüğe,sonsuzluğa atmalı kendimi.
şafakta yetişmeli güneşe.geri almalı yüreği,alamazsam
kendisininkini bana vermeli.
hiç düşünmeden çıktım yola,bedenimi oracıkta
bırakıverdim,çocuktum ve özgürdüm,hiç tanımadığım insanlar
bedenimi alıp beyazlara sarıp götürdüler,ben arkama bakmadan
koştum,
hayır koşmuyordum uçuyordum, yerçekim kuvvetine meydan okuyacak
maddiyatım yoktu,hepsini sizlere bıraktım.ve şafakta dağların
ardına vardım.
işte oradaydı güzel peri,işte elindeydi yüreğim,sesi uçarak
konuştu, hoş geldin dedi,ben kaçmasam sen gelmezdin,ben yüreğini
çalmasam sen aramazdın dedi.geldim işte dedim ve anladım.
şimdi ben de sana benimkini vereceğim dedi,sonra beraber
yürüyeceğiz bu yeşil yolda.güneşin doğuşunu izleyeceğiz şafakta
herkes uyurken biz uyanıklardan olucaz.
herkes cesedinde ölüyken biz yaşayan olucaz.anladım
dedim,anladım ve bildim.bak dedi...bak burada güneş batıdan
doğuyor,ona baktım veya kendime bakmıştım.
eğer batıdan doğmasaydı güneş beni bulamazdın dedi.ve sevindim
güneşin batıdan doğduğuna ,elimden tutu ve çırılçıplaktık,biz
her şeyi görüyorken hiç bir şey bizi göremiyordu.
gök çekiminin etkisiyle yukarılara doğru yükseldik...
Deyiş dergisi/ist-2003
Bilal Özbay |
|
Bu site tamamen özgündür. İzinsiz veya
isim belirtilmeden herhangi bir alıntı yapılamaz. Eserlerin bir
kısmı Deyiş Dergisi tarafından yayınlanmıştır.
|
|
|
|
Bilal ÖZBAY |
|
|
Siz hiç delirdiniz mi,
delirmeyi düşündünüz mü?
hiç bir deliyle sohbet ettiniz mi?
ya da Deli kimdir.
kimlere deli denir?
Delilik, Tanrının sevdiği kullarına
verdiği bir lütuftur. onlara ne bu dünya da ne de ahirette bir
kural ya da kanun yok.
onlara hapishane ya da cehennem de yok.
onlar Tanrının torpilli kulları, onlar
doğrudan cennetin sadık ev sahipleri.
o deliler ki sizin inanılmaz akıllıca
şeytanlıklarınızdan dolayı yitirdiler akıllarını ve bu sizi
cehennemin azabına götürürken onları cennetin gül bahçelerine
götürecek.
ama siz deli olmayı
seçemezsiniz değil mi?
çünkü siz kendinizi yeterince AKILLI
zannediyorsunuz.
oysa bu ne büyük yanılgıdır değil
mi? |
|
|