Ana SayfaÖykü Kapak
 
 

     

 

  
DELİNİN FERYADI

 

      Sen ya da siz, ne fark eder, zaten zamanla her şey yerine oturuyor, ben ne dediğini fark etmedim bile. Sanırım sesini duymaktı bu sesleniş yani ama niteliğinin önemi olmayan bir sesleniş, hani aç kaldığında kuru bir ekmeğin bile tadı vardır ya işte öyle, ben ötelerden gelen bir sese, bir göze, bir de bilinmişliğe, anlaşılmışlığa açım, inan her haykırış lezzetli geliyor acı veya kuru bile olsa, bir merhaba bile olsa.


        Ben de deliyim tabi ki, deli olmasam seni anlayabilir miydim hiç, deli diye ifşa etmez miydim? O bütün hikayelerinin üzerine deli gömleğini geçirmez miydim? Hayallerini, ümitlerini, yalnızlığını bağlamaz mıydım? Ama ben de deliyim işte, bütün deyişlerin anlam buluyor bende, bir dua gibi okuyorum onları ve bir mabede gider gibi geliyorum kimine göre -bu akıl hastanesine- düş kulesi diyor buna şair, Simerenya diyor başka bir yazar, ben mabet diyorum kutsal duaların okunduğu, metalarında fakir; düşlerinin, umutlarının, ruhlarının zengin olduğu dervişlerin dergahı olan mabet... Varlığımı, yokluğunda arayan bir deliyim ben, felsefenin dimağında çözülen, epistemolojiden ve ontolojiden muaf olan bir deli, dinden ve tanrıların azaplarından muaf olan bir deli, herkesin rutin olan gündelik işlerinden ve sorumluluklarından muaf olan bir deli, birilerinin ak dediğine kara, kara dediğine ak diyen bir deli, çoğu insanın mutlu olamadıklarıyla mutlu olan, mutlu olduklarıyla tatmin olamayan bir deliyim işte... Kalabalıklara karıştığımda onların arasında olmayan bir deli, öyleyim işte, delilik benim mizacımda saklı ve ben bunun sorumlusu değilim hala, sorumluluk olsa deli olur mu insan... Normallik ve anormallik toplumun bakış açısıyla orantılı zaten, onların normal dediği; gelenek, görenek, örf ve adetlerine uyarsak normaliz, değilsek anormal, ben anormalim çünkü yalnızlığı seçtiğimde ayrıldım o kalabalıklardan ben, onlara uymadığımda, onlar gibi yaşamak istemediğimde deli oldum ben... Herkesin deli olmayı seçtiğinde ben normal olmayı seçerdim, çünkü o zaman delilik anormal değil, normal ve normallik anormal olurdu, kısacası ben kendim olmayı veya farklı olmayı seçtim, bu da bu gün en büyük delilik olsa, gerek

      Hatalar yaptığında seni affeder miyim diye soruyorsun, hatalar olmasa delilik olur mu? Ben sende her şeyi mubah görüyorum, ben de deli olarak kaldıkça bütün deliliklerini affedeceğim... Yanlışların benim için doğruların kapısı olacak... Her davranış bir sonraki davranışın yani eylemin bir öncüsüyse, neden sonuç içinde masum kalacaktır her şey...
         Ağlamak mı... Göz yaşı İbrahim’in kuyusundaki su gibi aziz ve kutsal, her şeyi bakir kılan ve temizleyici, ağladığında avuçlarımda biriktirip içmek istedim ben, senden düşen her inciyi, ağlayamadığımda ben içerdim temizlenmek için... Ağlamak ne kadar kutsal değil mi, o zaman o gözyaşlarını silmek de o kadar kutsal olsa gerek, ağlamayan kalpler taş gibidir,  ağlayanların kalbiyse pamuk gibi yumuşak ve ak... Ağlayamamak ne kadar kötü, beni ağlatan bütün acılara seviniyorum ben bu yüzden... Evrendeki her şey sanki bizi ağlatmak için var; gülmek ne kadar yapay değil mi, gerçek olan ağlamak, gülmekse sadece bir halüsinasyon... Neden güldüğümüzü çoğu zaman hatırlamayız ama neden ağladığımız hep içimizdedir hatırladığımızda tekrar ağlamak için... Ağlarsan bir gün gözyaşlarını benden başka kimse içmesin...
   Bu günlerde canın çok mu sıkkın? Bundan mı bütün o geç vakitlere kadar kendini boş sokaklara atışın? Demek kendini, yalnızlığını, acılarını kendi içinden dışarılara kaçarak atıyorsun...
     Ben de böyle yapardım canım sıkıldığı zaman... Gecenin bir vaktinde yatağımdan çıkar herkesin uyuduğu bir vakitte kendimi boş sokaklara atardım, herkesin uyuduğu bir vakit benim canlı olmam hoşuma giderdi doğrusu, sokaklarda dolanır boş mu veya dolu mu olduğunu bilemediğim bakışlarla gezinir dururdum. Acaba derdim kendi kendime, beni görüp de bana katılmak isteyen başka bir deli var mı diye... Şehrin aralarından geçerken bir çöpçüler olurdu bir de fahişeler sokakta, bazen de polis arabaları geçerdi, hiç biri gelip kimlik sormadılar bana, gecenin bir yarısında gezen bu adamı görmezler miydi acaba, o zamanlar sevinirdim herhalde bu kimlik sorgusuna… Şimdilerde veya çok daha içinden çıkılmaz bunalımlara girdiğimde ben gezmekten çok içime kapanırım hani sana bahsettiğim o sarı odalara... Geceleri sabahlara kadar uyumam; çay, sigara ve anılarla acılara boğarım kendimi, sabah namazından sonra terasa çıkıp şöyle bir İstanbul’a günaydın deyip uykuya dalarım, akşam olup insanlar inlerine çekildiğinde benim meczup ruhum dirilir bu asi bedenimi koluna takar tekrar aynı rutin halüsinasyonlar devam ederdi... Çok uyuyor az uyanıksam bil ki canım çok sıkkındır benim, annem de artık benim bu halimi öğrendi, ne zaman çok uyusam bir derdin mi var diye bana dert oluyor...
 Bu gün de sabah altıda uyuyabildim ancak, ikide kahvaltı yapıp bir sigara daha içtikten sonra yine yattım ve ancak beşte kalkabildim, her tarafım kasılmıştı, midemde gastrit azmış ve ağzım çamur gibiydi, güneş batıyor muydu benim için doğuyor muydu anlayamadım...
Her şeye boş ver deyip kendimi sana attım işte…

 

 

dün ve bu gün

bu günüm dünden farklı olmadı hiç,
hep dünde kalmanın kaderini yaşadım,
dünden kalan yalnızlığım,
eski sevgililerin siluetleri,
bir paket sigara veya dolmuş küllükler,
ve bir demlik çay...
gece yine aynı renkte,
gündüzlerse kafeste hapis,
ya ben,
ben depresyondayım, biraz şizofrenik
biraz da melankolik,
yarınların sevdasındayım.

07,01,02/sen gidince ardından...
Bilal Özbay

kendine iyi bak...ağla ki göz yaşlarını sileyim ve acıların bende dinsin...

Bilal Özbay/11,07,03/İs

Bu site tamamen özgündür. İzinsiz veya isim belirtilmeden herhangi bir alıntı yapılamaz. Eserlerin bir kısmı Deyiş Dergisi tarafından yayınlanmıştır.

  
Bilal ÖZBAY

 

Siz hiç delirdiniz mi, delirmeyi düşündünüz mü?

hiç bir deliyle sohbet ettiniz mi?

ya da Deli kimdir.

kimlere deli denir?

Delilik, Tanrının sevdiği kullarına verdiği bir lütuftur. onlara ne bu dünya da ne de ahirette bir kural ya da kanun yok.

onlara hapishane ya da cehennem de yok.

onlar Tanrının torpilli kulları, onlar doğrudan cennetin sadık ev sahipleri.

o deliler ki sizin inanılmaz akıllıca şeytanlıklarınızdan dolayı yitirdiler akıllarını ve bu sizi cehennemin azabına götürürken onları cennetin gül bahçelerine götürecek.

ama siz deli olmayı seçemezsiniz değil mi?

çünkü siz kendinizi yeterince AKILLI zannediyorsunuz.

 oysa bu ne büyük yanılgıdır değil mi?